“TİCARETİN DEĞİL, YAŞAMIN KANUNU OLSUN”
2 min read
İklim krizine karşı mücadele eden 90 sivil toplum kuruluşu, TBMM’de görüşülecek İklim Kanunu taslağına tepki göstererek imza kampanyası başlattı. Tasarının, çevreyi korumaktan çok büyük şirketlerin çıkarlarını gözettiğini belirten kurumlar, halkın ve doğanın önceliklendirildiği yeni bir düzenleme talep ediyor.
Hükûmetin hazırladığı ve 26 Şubat’ta Çevre Komisyonu’nda görüşülecek olan İklim Kanunu taslağı, sivil toplum kuruluşları tarafından sert bir dille eleştiriliyor. Doğa savunucuları, teklifin mevcut tarım, enerji, sanayi ve madencilik politikalarında hiçbir değişiklik öngörmediğini, aksine şirketlerin karbon salınımına devam etmesine izin verdiğini vurguluyor.
Yayımlanan bildiride, Türkiye’deki iklim politikalarının doğayı ve toplumu değil, ticari çıkarları korumak üzerine inşa edildiği belirtiliyor. Büyük şirketlerin taleplerine göre şekillendirilen yasal düzenlemelerin, ormanların talan edilmesine, tarım arazilerinin yok olmasına ve su kaynaklarının tükenmesine neden olduğu ifade ediliyor. Sivil toplum kuruluşları, böylesi bir düzenlemenin gerçek bir İklim Kanunu olamayacağını dile getiriyor.
Ayrıca, taslakta iklim krizinin yol açtığı afetlere karşı hiçbir önlem alınmadığına dikkat çekiliyor. Sel, fırtına, kuraklık ve yangın gibi felaketlere karşı toplumu koruyacak düzenlemeler içermeyen teklifin, iklim adaletini de göz ardı ettiği belirtiliyor. İşçilerin haklarını güvence altına almayan, kadınları ve dezavantajlı grupları korumayan, gençlere güvenceli bir gelecek sunmayan bir düzenlemenin kabul edilemez olduğu vurgulanıyor.
Sivil toplum kuruluşları, TBMM’ye çağrıda bulunarak mevcut tasarının geri çekilmesini ve bilim insanlarının, ekolojistlerin ve halkın katılımıyla, iklim adaletini esas alan yeni bir kanun hazırlanmasını talep ediyor. “Doğa satın alınamaz, yaşam ticaret meselesi olamaz” ifadeleriyle seslerini yükselten yaşam savunucuları, gerçek bir İklim Kanunu için mücadele etmeye devam edeceklerini belirtiyor.
About The Author
